Koşup yürüyebildiğimiz, yiyip içebildiğimiz, gülüp eğlenebildiğimiz yani yaşayabildiğimiz, yaklaşık 4,54 milyar yaşında olan Dünya’nın da içinde bulunduğu Güneş Sistemimizin ilk keşfedilen gezegeni Uranüs’tür.
13 Mart 1781’de İngiliz astronom William Herschel Uranüs’ün aslında bir yıldız veya kuyruklu yıldız değil, güneş sisteminin yedinci gezegeni olduğunu keşfetti. Bunun üzerine başka gezegenlerin belki de başka yaşamların olabileceği düşünüldü.
Zamanın bilim insanları başka gezegenlerinde olabileceği düşüncesiyle araştırmalarına devam etti ve 1846 yılında Neptün bulundu. Devamı ise tabir-i caizse çorap söküğü gibi geldi ve Güneş Sistemimizin 8 gezegeni de bulundu.
Gelişen ve gelişmekte olan teknolojiyle birlikte, 10 Ocak 2011 tarihinde NASA’nın Kepler uzay teleskopu tarafından Güneş Sistemi dışında bir gezegen görüldü. Bu gezegen, 560 ışık yılı kadar uzaklıktaydı. ‘Kepler-10b‘ adı verilen bu gezegen Güneş Sistemi dışında keşfedilen ilk onaylanmış karasal gezegen oldu.
Peki bu Kepler-10b’de canlılar yaşayabilir mi?
Yaşam için çok sıcak olsa da sistemimiz dışında bir gezegenin keşfi, yaşamı barındırabilecek gezegenlerin bulunması açısından önemli bir adımdır.
Yaklaşık 9 sene sonra, astronom Emily Gilbert Dünya’dan 101.4 ışık yılı uzaklıktaki, Dünya’yla aynı büyüklükte olan ve yıldızının yaşama elverişli bölgesinde bulunan ‘TOI 700 d’ adlı bir gezegen olduğunu 3 Ocak 2020 tarihinde açıkladı. Bu gezegen Dünya’ya kıyasla yaklaşık yüzde 20 daha büyük ve yıldızının yörüngesindeki turu 37 günde tamamlıyor.
Bu gezegenin yüzeyinde su bulunuyor evet ama bilim insanları TOI 700 d’yi Uranüs ve Mars’la kıyasladığında bu iki gezegende de geçmişte de suyun bulunduğunu ama şuan yaşam için yeterli olmadığını gözler önüne seriyor.
Gilbert son açıklamalarında hala veri topladıklarını ve başka araştırmalarının da olduğunu, henüz bir neticeye ulaşamamış olunsa da heyecan verici bilgiler geldiğini söylüyor.
Unutmayın, evren hala tam olarak keşfedilmeyi bekliyor.